Ring Sling kullanımı  tecrübe edildikçe daha da kullanım zenginliği olan, kısıtlayıcı olmayan, geliştirilebilir bir yöntem... Ancak bebeğimiz doğduktan sonra onu tam bedenimize yapışık taşımaya alıştırırsak slingden faydalanma oranımız da artıyor... Bebeğimizi kucakta, anne kucağında vb. şekillerde taşımaya alıştırıp, sling kullanmaya geçtiğimizde ilk anda biz de tedirgin oluyoruz ve bebeğimiz bunu hemen hissediyor. Annenin aynı cümleleri, aynı hareketlerle söylemesine rağmen ruh hali arasındaki farkları bebeğin çok iyi hissedip ağlaması gibi, slingi kulllanırken tedirgin olan anne bebeğinin de tedirgin olmasına sebep oluyor ve bebek bu tarzı iyice reddediyor. O nedenle doğal olmak, sling içinde bebeğimizi  bedene tam yapışık hale  getirmek ve de sürekli hareket halinde olmamız bebeğimizin de slinge alışmasında yardımcı olacaktır. Eğer henüz çok küçükse ve tedirginliğinizi yenemiyorsanız, daha büyüdüğü zaman, önde kangru tipi, arkada ve kalçada taşıma tipleri bebeğiniz için daha uygun olacaktır ki  bu da 6-7. aylarda genelde gerçekleşir.

Ben Günsel ebe. Kamudaki 20 yıllık mesleki hayatımın son 14 yılında hamile eğitmenliği yaptım. Hamile eğitmenlik sertifikamı ise geçen yıl ekim ayında aldım. Çünkü bakanlık ilk kez hamile eğitimcisini tanımlamıştı. Pilot doğum hastanelerinde hamile eğitim odası kurulmasını ve istatistiki verileri istedi. Bu kağıt üzerinde büyük bir gelişme. Peki uygulamada değişen bir şey oldu mu? Hayır. Çünkü sağlık sisteminde kemikleşmişÂ bir yapı var. Hizmet alan kişileri onlarında çıkarları doğrultusunda bilinçlendirirsek sağlık çalışanının otoritesi, tek karar verme yetisi elinden alınmış olur. Bu da  şu an kurulu olan sistemi altüst eder. Çünkü hizmet alan kişiler bedenleri hakkında sorumluluk alıp, uygulamaları sorgulamaya ve isteklerde bulunmaya başlayacaklardır.

Peki bununda bir çözümü bulunmadı mı? Bulundu.

Bebeğinizi sling içinde doğduktan sonra hemen taşımaya başlayabilirsiniz. Annenin kalp sesini duyabilmek, sıcaklığını hissedebilmek, ona anne karnındayken hissettiği güveni sağlayacaktır. Bu da rahat uyuması, mutlu olması demektir.

Anne açısından da iki elinin serbest kullanılabilir durumda kalması, bebeğini sürekli bedeninde taşıyabilmesi ve bu taşıma şeklinin bebeğine rahatsızlık vermeyeceğini bilmesi apayrı bir mutluluktur. Doğum sonrası psikolojik krizler genelde alışılan hayattan uzak kalma durumundan da etkilenmektedir. Oysa sling ile anne, bebeğini her gideceği yere, bebek için zararlı ve sağlıksız şartlar içermediği sürece götürebilir.Yanında bebek arabası vb. taşıması gerekmez. Bebeğine süt verirken meraklı gözlerden uzak ama toplum içinde  bile süt verebilme konforuna sahiptir. Bebeği çok daha rahat uyur ve hemen hemen hiç ağlamaz. Omurgası sağlıklı kalır ve rahat gelişim gösterir. Sindirim sorunu yaşamaz. Kumaş hava geçirdiği için daha sağlıklıdır. Ve daha pek çok olumlu özellik sayılabilir.

Ring Sling, ucunda 2 adet çelikten veya dökümden veya kırılmayan plastikten ve benzer maddelerden imal edilmiş, yıkanabilir, en az 15 kg a dek bebeği taşıma konusunda güvenli halkaların bulunduğu sling modelidir. En rahat ayarlanabilen ve doğum sonrasından, bebek yürümeye başlayana dek kullanılabilen bir modeldir.

Ayarı yapıldıktan sonra, olduğu gibi takıp çıkarılarak pratiği arttırılabilir.

Bebek taşımadan uyutmaya , emzirmekten gazını çıkartmaya dek her zaman için kullanılabilir.

Yıkanabilir, farklı şekillerde kullanılabilir bir modeldir.

Jale’ nin Hamileler Kulübü' nde tanıştık, çocukları doğurduk sonra zaten hep buluştuk hep toplandık… Çocuklara da iyi oldu tabii. Sonra baktık biz dördümüz iyi anlaştık Agi, Figen, Çiğdem, ben (Esin) akşam  da çıktık, kocaları çocukları postalayıp evde felekten bir gece de çaldık, sonra bu duruma kocaları da kattık. Daha da yetmedi bizim kızlar toplandık, Kartepe’ ye tırmandık. İşte bizim dörtlünün en heyecanlı aktivitesi…

Canım oğlum doğdu.

İlk günlerin telaşı, nasıl emzirdin, ne yedin, sütün kıvamı, miktarı derken günler geçti ve Bora’cım 2 aylık oldu. Bir gece yine oğluşa kalktım. Emzirdim, uyuyakaldı. Yatağına yatırmak için göğsümden ayırdım. Ama benim göğsüm ve onun kafası sırılsıklamdı. Önce terledi sandım. Ama sonra baktım bu ter ıslaklığı değil başka bir şey. Işığı biraz daha açtım. Baktım kafa derisi yara gibi olmuş. Aynı içi su toplamış kuru görüntülerden gövdesinde de var. Ertesi gün soluğu doktorda aldım tabii. “Ah canım sen ne kadar atopik dermatitsin böyle” diye cümle çıktı doktorun ağzından.

Günümüzde büyük bir çoğunluk doğumun ağrısız olamayacağına inanıyor. Peki bu inanç ne zaman başladı? Doğum hep ağrılı mıydı yoksa ağrı kavramı yüzyıllar içinde yavaş yavaş mı oluştu?

 Günümüze gelene kadar doğumun neden bu kadar ağrılı olduğunu anlamak için doğumun tarihine bakmamız gerekiyor. Helen Wessel yazdığı Doğal Doğumun Coşkusu - isimli kitabında doğum ve dinin aile düzenleri üzerindeki etkilerini anlatırken M.Ö.3000 yıllarına kadar gittiğimizde komplikasyon olmadığı sürece kadınların doğal ve çok az bir rahatsızlıkla doğumlarını yaptığını anlatıyor. O dönemlerden yüzyılın başına kadar geçen bu sürede annelik kutsanır, anneler toplumda korunurdu. Bebeğin oluşumu hakkında yeterli bilgiler yokken kadınların istemleri sonucu hamile kaldıklarına inanılırdı. Bu yüzden bir kadın doğum yaptığında tapınaklarda toplanılır, doğum ve anne kutsanırdı. Doğumda ağrı ve komplikasyonlar akla bile gelmez, doğumun ve bebeğin kutsallığı yaşanırdı. Doğum yapacak kadınlar bölgenin bilge kadınları tarafından şefkat ve güvenle yönlendirilirlerdi. Kadınlar hayat veren ve iyileştirenlerdi. Erkekler yiyecek bulur,ağır işleri yaparlardı. Görevleri farklıydı ama eşittiler.

Tıp eğitiminin ilk yazılı belgelerine doğru baktığımızda Hipokrat ve Aristoteles'in yazılarında da