SİTE: Ana Sayfa
  • Increase font size
  • Default font size
  • Decrease font size
Arama

Hamileler Kulübü

Zihinsel İstismar ve Çocuk

Bir anne baba çocuğunu istismar edebilir mi? Ya da farkına varmadan istismar etmiş olabilir mi? Belki de anne baba kendisine olağan gelen bir süreç içinde çocuklarını istismar ediyor ve bunun istismar olduğunu bile farketmiyor. Peki çocuklarımızı ne zaman, ne şekilde istismar ediyoruz en fazla acaba?
Bu konuda sevgili Aylin Atasagun uzmanlık alanı da zihinsel engelli çocukların eğitimi üzerine olduğu için bizimle bu konudaki bilgilerini paylaşıyor. Bakalım neler diyor sevgili Aylin:

Anne ve babalar, eğitimciler, çocukları seven herkesin özellikle dikkatini çekmek istediğim bir konu var ''zihinsel istismar''. Farkında olmadan hepimizin maruz kaldığı ve bir şekilde istismar uyguladığı bir durumdur. Yaşanılan travmalar psikologlar ve uzmanlar tarafından incelendiğinde görülüyor ki aslında hepimizin birbirine uyguladığı bir şiddet biçiminin adı zihinsel istismar. Kesiklerin, darpların izleri hemen görülür ve tedavi edilebilir ama zihinsel istismarın izlerini bulmak, ortaya çıkarmak, tedavi etmek çok zordur.

Peki nedir bu zihinsel istismar? Biz hangi davranışlarımızla, sözlerimizle özellikle çocuklarımızı zorluyoruz?

Tehditler Savuruyoruz!

Eğer bunu bir daha yaparsan seni sevmeyeceğim" cümlesi buna en güzel örnektir. özellikle gelişim çağının ilk evrelerinde olan çocuklara söylediğinde etkisi ömür boyu karakterinden silinmeyecek izler bırakabilir. Siz de böyle bir tehditle karşılaştıysanız, o an neler hissettiniz, hatırlayınız. Bunula beraber ''seni uzağa bırakacağım'', ''bir daha hiç görüşmeyeceğiz'' gibi sözler savurduğumuz en yaygın tehditlere örnektir.

En çok beni sevsin istiyoruz.

En masumu da çocuklarımızı yetiştirip terbiye ederken ''beni herşeyden daha çok sev'' mesajını onlara yüklemeye çalışmaktır. Buna örnek olarak ''annemizi herşeyden çok sevmeliyiz'' mesajı olabilir. Anne sevgisini her konuda ve olayda vurgulamak, tehdit unsuru yapmak çocuklarda şiddetli korkulara, kaybetme duygularına neden olabilir. ''Evden gidip bir daha hiç gelmeyeceğim'' diyen bir anneyi o an için mazur görebiliriz, peki ya bu sözü duyan 5 yaşındaki çocuğunun dünyasındaki yol açacağı büyük sarsıntıyı nasıl engelleyeceğiz? Bu tehditlerin ileride özellikle duygusal ilişkilerinde onu nasıl zorlayacağını bir yetişkin olarak düşünmek zorundayız.

Dövmekle tehdit ediyoruz.

Fiziksel şiddet tehditleri, özellikle topluluk içinde böyle bir tehditle çocuklara yaklaşmak derinden etkilenmelerine neden olabilir. Sosyal ortamlarda çekingen, özgüveni düşük olarak yetişmelerine neden olabilir.

Sözlerle yaralıyoruz.

Aynı zamanda iletişim kurarken seçtiğimiz sözcükler, ses tonumuz, beden dilimiz farketmediğimiz kadar yaralayıcı olabilir. Özellikle sözlü kınamalarımızda aşırılığa kaçmak travmalara sebep olabilir. Bir çocuğu sürekli " işe yaramaz", " kötü" ilan etmek kendini kötü hissetmesine ve öyle olduğuna inanmasına yol açabilir.Böyle bir durumla karşılaşmayı hangi yetişkin kabul edebilir, öyle değil mi? Bir çocuğa sürekli olarak "haylaz" olduğunu söylemek kişilik alt yapısının olumsuz bir zemine kaymasına neden olabilir. Bunun istenmeyen davranışların tekrar edilmemesi gerektiği anlatılırsa travmatik durumların yaşanılmasını engeller. Sürekli yaramazlığını vurgulamaz olumsuz pekiştireç görevini görür, istenmeyen davranışlar devam eder. Aynı zamanda çocuğun ruh dünyası sarsılarak sağlığını yütürebilir.

Kıyaslıyoruz.

Özellikle okul başarısında çok sık rastlanılan bir durum olarak kıyaslama çocukların en çok tepki verdikleri durumlardan birisidir. "Arkadaşın Selin tam puan almış, sen alamamışsın" diyerek kıyaslamaya başlıyoruz. Genelde örnek göstermek, çocuğun önüne hedef koyarak aşmasını sağlamak için yaparız. Ama bu karşı taraf için acı veren bir durum olabilir. özellikle bu kıyaslamayı kardeşler arasında yapmak daha kaçınılması gereken bir durumdur. Anne ve babaların bir çocuğunu diğerine göre daha çok sevdiğine çoğumuz şahit olmuşuzdur. Daha az ilgi gören çocuğun içinde yaşadığı sevilmeme durumu ileride kendisini " kurban" olarak hissetmesine olumsuz zemin hazırlayacaktır. Sağlıklı olmayan ilişkiler geliştirmesine, yanlış arkadaş seçimine, mutsuz evliliklere, özgüvenden yoksun bir iş yaşamına neden olabilir. çocukluk çağında yaşanan küçük travmalar yetişkin olunca özellikle büyük mutsuzluklara dönüşebiliyor. Bu nedenle çocuklarımızı eğitirken " ben olsam ne düşünürdüm" diye düşünmeyi elden bırakmamız çok önemli. Nihayetinde kendimize yapılmasını istemediğimiz bir şeyi özellikle çocuklara yapmaya anne-babalar ve eğitimciler olarak bizlerin hakkı olmadığını düşünüyorum. İç iletişimimizi ve çocuklarla olan iletişimizi sağlıklı olarak güçlendirmek için kaynaklara ve uzmanlara danışmayı tavsiye ediyorum.

Sağduyulu, bol empatili, huzur ve sevgi dolu günler dilerim.

Aylin Atasagun

Not: Sevgili Aylin Atasagun ve eşi aynı zamanda özgün ve profesyonel fotoğraf çekimi de yapan birer sanatçı. Konu fotoğrafımız da sevgili Aylin' in kendi minik kızı Ebru ile yaptığı bir çalışmadan alınmıştır. Sevgilerimle

Jale Dural