Bir pazar sabahı... Kış ve sağnak ötesi yağan yağmur... Seçenekler: a- Yatakta keyif yaparsınız, tüm gün dinlenirsiniz b- Sinema vb. için programlanırsınız c- Alışveriş ve bazı yapılması gerekenlere odaklanırsınız d-Dere Çiftliğine doğru uzanırsınız...
Biz o yağmura rağmen son şıkkı tercih ettik bu pazar. Keşif gezisi diyelim. Tadilat var, inşaat var, değişimin her yüzü var orada bugünlerde.
Dere Çiftliği'nin eşsiz ruhları olan sevgili Nurdan- Ömer Dinler ile yola çıktığımda fotoğraflardan görüğüm her kare aklımda yer etmişti bile. Ama o kokuyu, o havayı ve o sesleri beynimde o denli güzel yaratabilmem mümkün değildi işte, bunu oraya gidince daha iyi anladım.
Yağlıboya bir resmin içinden akan yolculuğumuz boyunca etraftan gözlerimi alamadım zaten. Ne kadar uzun zamandır doğaya dokunmamışım Tanrım... O ağaçların hepsini kucaklamak istedim bir an... Durdurun nolur arabayı deyip gidip bir ağaca yaslanıp omurgamda onu hissetmek istedim resmen. Ve bu duyguyu bu kadar net ve şekli ile hissedebilmek, tarifini bile yetersiz kılıyor inanın.
Sanki doğa ruhuyla fışkırmış dağdan taştan...Sanki sarmalayan birbirini dallar yapraklar değil de, kollar sonsuzluğa doğru...