Bebekler sandığımız gibi, hiç bir şeyden anlamayan ve dünyaya geldikten sonra birey olan varlıklar değillerdir.
Bebekler bilinç düzeyi yüksek birer bireydirler ve her oluşan hücreleriyle
genetik kayıtları şifrelerken annenin aldığı tüm uyarımları da kaydetmekte olan birer bilgisayar gibidirler. Anne karnında var olup gelişirken ve büyüyerek oluşurken içinde büyüdükleri varlıkla her anlamda özde bir birlik içindedirler ve varoldukları dünyada tek bildikleri canlı da içinde oldukları anneleridir. Annelerinin içindeyken duydukları bedenin çalışırkenki sesleri ve diğer kişilerin ve yaşamın tüm sesleri onlar için kaydedilen birer uyarandır. Anne bedeninin dışındaki kişilerin ses ve bedenlerinin enerjisini de hisseder bebekler ve bazılarını severken bazılarını da sevmez. Bunu seçmeye de hakkı vardır .
O nedenle bir hamile gördüğünüzde, izin almadan hemen elinizle annenin karnına dokunma eyleminizi lütfen bir kere daha düşünün. Bu anne için de hoş olmayan bir davranıştır, unutmayın. Çünkü tüm memeliler gibi insan için de batın bölgesi korunaklı olması gereken bir bölgedir ve anne adayını ani bir refleksle geri çekilme tepkisine zorlar. Ayıp olmasın diye bu refleksini durdurmak da anne için de bebek için de zor ve sevimsiz bir durumdur. Sadece güven duydukları ve sevdikleri 1. derece yakınlıktaki kişiler için izin verebilecekleri bu eylemi yaparken lütfen ölçülü davranmaya çalışın.
Bebek anne karnında gelişirken 5 duyu organıyla doğumdan sonra annesiyle buluşmaya kodlanmıştır. Hayatta kalabilmesi, yaşayabilmesi için annesinin korumasına ve varlığına ihtiyacı vardır. Doğum anında annenin tüm rehberliği bebek için büyük önem taşır. Çünkü annenin beden enerjisi ve sesi, aynı sizin karanlık bir yığın katmanlarla dizilmiş kumaşın ardındaki ışık içinde bilinmez bir yere ve bilmediğiniz kişilerin arasına çıkmanız gerektiğinde hissedebileceğiniz gibi bir duyguyla, bebek için rehber niteliğinde ve güven verici bir unsurdur. Kaldı ki bebeğin var olduğu andan itibaren içinde büyüdüğü evin dışına ilk çıkışıdır bu ve huzur duyması, güven duyması gerekliliğini anlamak zor değildir.
Doğum boyunca anneyi de bebeği de hazırlayan, ritmik kasılmalarla gelişen ve ilerleyen süreçte, bebek anne ve mümkünse babayla (babanın hamilelik boyunca alması gereken eğitimlerin önemi) bilinçli bir iletişim içinde olabilirse bu huzur ve güveni de temin edebilmiştir.
Doğumdan sonra 5 duyu organıyla anneyi keşfetmesi gerekir demiştik. Ona dokunmalı temas etmeli, onun kokusunu alabilmeli, onun sesini duyabilmeli, onun gözlerine bakabilmeli ve onun sütünü emip tadını alabilmelidir. Bunu başarabilmesi için gereken adrenalinle doğduğu anda tek ihtiyacı güven duygusuyla desteklenmektir çünkü SEVGİyle nihayetlenen bu buluşmanın gerçekleşmesinde güven duygusu büyük rol oynar.
Ancak bebek doğar... Pardon hayır... Süreç kısaltılıp hatta ortadan kaldırılarak... doğurtulur(!)
Anneyi bulması için kodlanan tüm duyularına inat, başkaları ona dokunur, başka sesler duyar, başka kokular ve ağzına burnuna sokulan başka şeyler....
Belki birkaç saat önce eşiyle kavga etmiş ve bu doğuma sadece bitmesi gereken bir iş gözüyle bakan birinin ellerinin teması.. hatta belki de hoyrat teması.. sevgisiz olabilme ihtimali yüksek teması.. sevgi dolu olsun.... annesine ait olmayan bir temas... Ve bedenine değen su... Ne olduğunu anlamadan, buluşmayı bekleyen tüm duyularıyla yaşadığı hayal kırıklığı, güvensiz ortama doğuş, anneden kayboluş....
"Annem nerde" demek olan ağlayışının cevapsızlığı veya yanlış verilen cevaplarla tek başına bırakılış... Kucaklanma duygusunun ve ihtiyacının yerine boşlukta elleri ve ayaklarıyla asılı kaldığı bir yatak...
Artık nihayet annesine verildiğinde... içgüdülerinde olduğu halde annesine ait her bilgi... onları gerçekle buluşturamamak... şifrelerinin karışmışlığı... içgüdüsüyken doğar doğmaz emebilmek, emmek için bile bir emzirme terapistine ihtiyac duyabilecek hale düşmek..
"Neden? neredeydin bunca zaman"? neden beni korumadın bu kadar çok temastan ve yapılanlardan" diyen bir iç sorgulama... Anneye duyulan eksilmiş güven duygusu belki... ve hayata karşı bir yenik başlayış.
Etnik kültürlerde, savaşçı olarak yetiştirilmek istenen çocuklar anneden doğar doğmaz ayrılıp bir daha birleştirilmezlermiş. Güven duygusunu bilmeyen çocuk, gerektiğinde öldürmeye daha kolay alıştırılabilirmiş çünkü...
Allahtan doğumlarda kısa süre içinde anneyle buluşuyor bebekler.... Ama doğum sonrası depresyonlar ve bebeklerin emmeyi reddetmesi ve sebepsiz sürekli ağlamaları... alerjik tepkileri ve belki pek çok sebepsiz sorunları... bundan olmasın?!
Strres dediğimiz olgu, medeni hayatın tıp dünyasında, bedenimizdeki bilinmeyen bir çok şeyin sebebi kabul edilirken daha hayata ilk atılan adımda bunca stres ve güven kaybı sizce de br şeylere sebep olamaz mı?
Peki bu düzeni değişmek elimizde değil mi?
Bir kedi veya köpek doğururken" aman yavrum rahatsız etme" diyen anne babalarınızı hatırlayın... kedinin doğumuna duydukları ve duymanızı istedikleri saygıyı hatırlayın.
Yeni doğan bebek kediyi sevmek istediğinizde " sakın dokunma kokusu bozulursa annesi onu beslemez istemez" deyişini hatırlayın. Bebek kedinin yaşamının ilk anlarında annesiyle arasındaki bağın kuruluşuna dair size söylenenleri lütfen hatırlayın. Neden bir kedinin...köpeğin doğumuna duyulan saygıyı kendi doğumunuz için istemek söz konusu olduğunda utanıp çekindiğinizi düşünün.
En doğal hakkınız olan bu özel anın değerini bilin ve lütfen gerekeni yapın.
Bunun için buradayım. Ya da bunu sizlere hatırlatmak için çalışan çok az sayıda olan doğal doğum uzmanına ulaşın.
Ama lütfen... doğumunuza ve bebeğinize sahip çıkmayı öğrenin.
sevgilerimle