SİTE: Ana Sayfa
  • Increase font size
  • Default font size
  • Decrease font size
Arama

Hamileler Kulübü

Sezaryen Doğumun Bebek Üzerinde Etkileri


Sezaryen doğum riskli midir? Sezaryen ile doğum= astım mıdır? 39.haftadan önce sezaryenin tehlikesi nedir? Sezaryen ile doğumu bebekler ister mi? Ağrısız doğum tiplerinden biri sezaryen midir? Neden sezaryen tercihi dünyada azaldığı halde ülkemizde yıllardır çok yüksek oranlarda uygulanmaktadır? Sezaryen sonrası komplikasyonlar hakkında neden bilgilendirme yapılmaz da hep doğal doğumun riskleri hakkında anneye "bebeği riske atmayalım istersen" önerisi getirilir? Akdeniz kadını olan Türk kadını, doğurgan yapısıyla bilinmesine rağmen neden son yıllarda çoğunun çatısının dar olması sebep gösterilir? vb vb.


Sezaryen doğum günümüzde özellikle ülkemizde neredeyse keyfi olarak tercih edilen bir doğum şekli haline gelmiştir.

DDB-Doğal Doğum Bilinci başlığında anne adaylarımıza ve topluma vermeye çalıştığımız kavram, doğal olmayan yollar ile doğumdaki yaşanabilecek risklerin, doğal doğumda yaşanabilme ihtimali varsayılan risklerden çok daha fazla olduğunun artık bilinçli olarak öğrenilmesidir. Günü ve saati belli doğumlar, annenin arzusundan da öte, bebeğin başı büyük, bebek yukarıda, bebeğin suyu azalmış, bebek fazla iri, bebeğin kalp atışları bozuldu, bebek kakasını yemiş, annenin çatısı çok dar, doktorun katılması gereken konferans var, doktor tatile gidecek, o yokken başka doktor bakmak zorunda doğuma vb. gibi sebepler gösterilerek uygulanması nedeniyle ve sezaryenin gerçek gerekliliğine dair yeterli bilgiye sahip olunamadığı, hamile kadın kendi haklarını yeterince bilmediği, sezaryeni kolay doğum olarak bildiği için olağanlaştıkça olağanlaşmakta.

Ama dünyada artık doğal doğumun önemi biliniyor ve öğretiliyor. Yetişen yeni nesillerin fiziksel ve ruhsal sağlıklı gelişiminin üzerindeki etkisi biliniyor. Sosyal bir varlık olan insanın doğal doğum ile anne- bebek bağı kurulmuş fertlerden oluşmasının pozitif etkileri biliniyor.

Amerikalı bilim adamlarının 13 bin 258 doğum üzerinde yaptıkları araştırmaya göre, sezaryenlerin yarısından çoğu, gebelerin isteğine bağlı olarak yapılıyor. Ancak sezaryen keyfi olarak 37. haftada yapılırsa, bebekteki komplikasyon riski iki katı oluyor.

New England Journal of Medicine'de yayımlanan araştırmaya göre, 38. haftada yapılan sezaryen ise komplikasyon riskinin yüzde 50 artmasına yol açıyor.

Amerikan Kadın-Doğum Uzmanlığı Okulu (ACOG) ise 39. haftayı güvenli olarak ilan ediyor. Alabama Üniversitesinden Dr. Alan Tita, "Doğum 39. haftadan 3 gün önce yapılsa bile, bu olumsuz sonuçlarda artış görülüyor" dedi.

ACOG'un önerilerine karşın, bebeklerin yüzde 36'sı erken dünyaya getiriliyor. Tita, neden erken sezaryen yapıldığına ilişkin olarak, 37. haftada bebeğin gelişimini tamamladığını inancının hakim, bunun da standart uygulama olduğunu söyledi.

Tita, kadınların, gebelikten sıkıldıkları ve bebeği bir an evvel görme heyecanı içinde oldukları için de sezaryenin yapılmasını talep ettiklerini belirtti. MİLLİYET

Peki kadınları doğumda sezaryene hem de erken sezaryene yönlendiren sebep ne? Elbette ki toplumsal bildirimler... Her doğum yapan kadın kendi doğumunu en doğru olarak anlatıyor. Yıllardır zaten medyanın ve toplumda anlatılanların negatif hipnozu hakim. Doğum çok ağrılı, çok korkunç ve zor -muş gibi algılar güçlendirilmiş. Hurafeler bir dolu... Bunu pek çok doktor da pekiştirircesine, bebek için doğum kanalından geçmek sancılı ve zor bir süreç, anne için dayanması çok zor, bebek için büyük travma vb . gibi bilinçaltı gönderimleri yapılmakta. Saati günü belli bir operasyon ise daha kolay ve uygulanabilir , hem de aha kısa sürede daha çok operasyon ile daha çok gelir sözkonusu. Oysa doğum uzuuun saatler boyunca ilgi gerektiriyor, emek gerektiriyor.

Oysa doğum Anadolu' da ve pek çok ülkede de olduğu gibi ebenin işi, doktoru bilgilendiren bir ebe var, doktor ancak komplikasyonlar olursa müdahale edip anne ve bebeğin hayatını kurtaracak kişi olarak son ana dek ebe sayesinde bilgilendirilmekte ve son anda sadece doğuma katılmakta. Oysa sezaryen doğumlarda ebeye de gerek yok, çünkü ortada doğum yok, operasyon var.

Sezaryen ile doğan bebeklerde görülen astım oranı, doğal doğum ile doğan bebeklerden dikkat çekici oranlarda yüksek. Doğum bebeğin hayat ile ilk mücadelesi olarak bedensel oluşumunun da bir parçası, solunum sisteminden bağışıklık sistemine, dokunsal duyularına kadar etkileri çok fazla ve olumlu. Ama doğum kanalından geçmeden gelen bebek de ani değişimle solunumda geçişin olmaması, sistemde sorunları başlatabiliyor. Bebeğin bağışıklık sorunlarıonın çıkması keza muhtemel sonuçlardan. Bakınız araştırmalar ne diyor:

İşviçreli araştırmacılar, sezaryen ile doğan bebeklerde görülen astım sorununun normal doğum ile doğan bebekleren çok daha fazla olduğunu gözlemlediler.

Özellikle ebeveynde astım geçmişi varsa sezaryen operasyonu hakkında bu risk için özellikle bilgilendirilmelidir  diyen Caroline Roduit (Kinderspital Zurich Medical Institution' dan )  annelerin tıbbi bir gereksinim olmadan sezaryeni keyfi arzu ettiğini de vurguluyor.

Astım, dünyada 300 milyon kişiden fazlasını etkileyen en yaygın kronik çocuk hastalığıdır. Nefes darlığı ve öksürük ile kendini belli eder.

Araştırmalar, doğum kanalından geçerken bebeğin maruz kalması gereken bakteriler ile tanışmadığı için bağışıklık sisteminin de sezaryen doğumlarda daha zayıf olduğunu göstermiştir. www.parent24.com

Türkiye' de geçtiğimiz günlerde gazetelerde de yayınlanan bir haber ile Sağlık Bakanlığı'ndan, ''bir defa sezaryen olan kadının herhangi bir sayı sınırlaması olmaksızın dilediği kadar doğum yapmasının mümkün olduğu'' bildirildi ve :

''Bilindiği gibi sezaryen ancak gerekli şartlar oluştuğunda yapılması gereken cerrahi bir müdahaledir. Türkiye'de sezaryen oranları gelişmiş ülkelere kıyasla daha yüksektir. Gereksiz sezaryenin önlenmesi amacıyla bakanlığımızca bilimsel verilerin ışığında bir çalışma başlatılmıştır.

Bir defa sezaryen olan kadının herhangi bir sayı sınırlaması olmaksızın dilediği kadar doğum yapması mümkündür. Ancak muhtemel riskler açısından iki yıldan daha sık aralıklarla sezaryen yapılmaması gerektiği bilim çevrelerince önerilmektedir. Bir defa sezaryen olan kadına diğer doğumları da sezaryenle yaptırılma yolu tercih edildiğinden gereksiz sezaryen yapılması, bundan sonraki hamileliklerinde de annenin bu cerrahi müdahaleye maruz kalması riskini doğurmaktadır.'' denildi. Bu elbette ki ülkemiz için de sevindirici bir gelişme.

Sezaryen adıyla kitap yazan ve dünyada yankılar uyandıran Michel Odent konunun tam bir açıklamasını da yaparken DDB Doğal Doğum Bilinci için yaptığımız tüm bilinçlendirme çabalarımızı tam destekliyor zaten. Herkesin okuması gereken bir kitap. Bu konuda çıkan bir haber www.internethaber.com ' da şu şekilde yer almış:

Sezaryen ile doğumun son 30 yılda alarm verici boyutlara ulaşması, bazı hastalıkların şaşırtıcı oranlarda artmasında önemli faktör.

ABD de dahil "gelişmiş ülkelerde" bile sezaryen sırasında ölen annelerin sayısının doğal doğumda ölen annelerden dört kat fazla olduğunu biliyor musunuz?

Yumurtadan çıkan yavru kuşlar, yumurtadan çıkabilmek için önce kendilerine ufacık bir delik açıyor. Sonra o minik delikten sıkışa sıkışa sürtünerek çıkmaya çalışıyor. Eğer kuşun yumurtadan daha kolay çıkması için ona "yardım ederek" deliği büyütürseniz, kuş kanatlarını geliştiremeden dünyaya geliyor. Ve uçamıyor. Sürtünme ve zorluk kuşa kanatlarını kazandırıyor.

Bebeğin kendisinin doğmaya hazır olduğu zamandan önce -doktora/anneye uygun tarihte- suni sancı ile başlatılan doğumun da bedelleri var: Çocuğun bir boyutta "kanatlarının" oluşmasını etkiliyor.

Doğum kanalında bebek doğmak için zorlu bir yolculuk yaparken akciğerleri gelişimini tamamlıyor. Doğum sancıları, yani rahim spazmları çocuğun bedeni üzerinde basınç (masaj) yaptığı için gereklidir.

Hayatımızın başka hangi döneminde tepeden tırnağa aynı anda masaj oluyoruz? Bu masaj, cildin bütününde sinir hücrelerini uyardığı için bebek açısından çok önemlidir.

Sezaryen doğum, doğum sonrası depresyonu da arttırıyor.
Doğumdan sonra üç ay boyunca depresif olan annelerin çocukları 10- 11 yaşına geldiğinde şiddet içeren davranışlar gösteriyor. Bu çocukların sevgi kapasitesinde düşüklük oluyor, kendine ve başkalarına zarar verme ve intihar eğilimleri, uyuşturucu kullanımı ve depresyon artıyor.

Anne ile yavru arasındaki içgüdüsel sevgi bağı kopuyor.

Epidural anestezi ve sezaryen ile doğan hayvanların yavrularıyla hiçbir şekilde ilgilenmediğini biliyor musunuz?
Bu çok önemli bir bilgi.

İnsan annelerinin beyinlerinde hayvanlarda olmayan neokorteks yani ön beyin olduğu için anne, sezaryenle de doğsa yavrularıyla ilgileniyor ama yine de doğanın gerçeği şudur:

İnsan da bir memeli hayvandır. Memeli hayvanlar ile ortak olan "alt beyni"nin güdümünde olan yavrusunu sevme ve bağlanma ‘kapasitesi' diğer memeli annelerle ortaktır. Yani annenin de bebeğin de "içgüdüsel" sevme yetisinde azalma olması kaçınılmazdır.

Memeli hayvanlar "sevmiş gibi " yapmıyor. Onlar doğal olanı biliyor; toplumsal şartlanmaların "çocuk doğurmalıyım, zamanı geldi", "her kadın evliyse anne olmalıdır", "ailem torun bekliyor", "bir çocuğum olsun onunla oyalanırım", "yaşlılığımda bana bakar", "çocuğumla sevgi açlığımı gideririm" türü beklentileri ve görevleri değil.

Anne sevgisi ile doğum sancısı arasında bir bağ olduğu da biliniyor. Çünkü doğal doğumda hem bebek hem anne aralarında bağ oluşturan "sevgi kokteyli" oksitosin hormonu salgılıyor ve annenin süt üretiminde gerekli olan prolaktin hormonunda bir artış oluyor.

Annede de bebekte de sevme kapasitesi artıyor. Bu sevme kapasitesi ilerideki yıllara yansıyor... ve kişinin hayat seçimlerini belirliyor.

Dr. Odent, bebeği ağaç meyvesine benzetiyor. " Bir ağacın meyveleri aynı zamanda olgunlaşmaz. Erken koparılan meyve lezzetsiz olur ve çabucak çürür. Bebek de öyle. Bazı bebekler doğmaya hazır olmak için daha uzun zamana ihtiyaç duyar. Sezaryende gün önceden belirlenir. Haftalara göre hesaplanan doğum tarihinde bebek doğmamışsa çocuk zorla doğurtulur" diyor.

Her vajinal doğum doğal doğum değildir!
Bir doğumda kesik atılıyorsa, forseps, epidural, suni sancı ilaçları kullanılıyorsa, o doğum doğal doğum olmaktan çıkmaktadır. Bu saydıklarımız çoğu doktorun iddia ettiği gibi zararsız şeyler değildir. Anne için de bebek için de hem kısa hem uzun vadeli yan etkileri vardır.

Her dört bebekten birinin sezaryenle doğduğu bugünkü dünyada Türkiye en çok sezaryen ameliyatlarının yapıldığı ülkelerden biridir. Dünya Sağlık Örgütü'nün yüzde 15'i geçmesin dediği sezaryen oranı bazı özel hastanelerde yüzde 90'ı geçiyor, kamudaki oran da yüzde 40'tan aşağı değil.

Bilimsel çalışmalar normal doğumun daha sağlıklı olduğunu gösteriyor ama buna rağmen artık pek çok kişi, özellikle de genç anne adayları, daha kolay ve risksiz olduğunu zannederek sezaryeni tercih ediyor. Oysa bu durum bilinçsizliğin, bilgisizliğin sonucudur. Annenin ve/veya bebeğin sağlığının tehlikeye girdiği anda bir "kurtarma ameliyatı" olarak mükemmel bir yöntem olan sezaryenin gereksiz yere yapıldığında hangi riskleri beraberinde getirdiği ne yazık ki anne adayları tarafından bilinmemektedir.

Sorun sadece ameliyattan kaynaklanan riskler değildir; anne ve bebeğin doğal doğum sürecini yaşamalarının ikisinin de sonraki hayatını ve ilişkilerini pozitif etkilediği artık araştırmalarla kanıtlanmıştır. Örneğin, anne sevgisi ile doğum sancısı arasında bir bağ olduğu, normal doğum sırasında "sevgi kokteyli" oksitosin hormonunun salgılandığı artık biliniyor...

Bu kitapta yanıt alacağınız sorulardan bazıları şunlar:

Bir kurtarma ameliyatı olan sezaryen nasıl "normal" ve "güvenli" doğum haline geldi?

Sezaryen neden bazı ülkelerde yüzde 10'un altındayken, diğerlerinde yüzde 50'yi aştı?

Sezaryenle doğan bebek ilk hangi mikroplarla karşılaşır?

Sezaryenden sonra emzirmek kolay mıdır?

Sezaryenin çocuğun psikolojik/fiziksel sağlığıyla ilgili uzun vadeli tehlikeleri nelerdir?

Vajinal doğum olmadığında anne ve bebek neler kaybeder?

Acil sezaryen ve isteğe bağlı sezaryene nasıl yaklaşılmalıdır?

Sezaryenin beynin büyüme sürecindeki etkileri nedir?

İnsanlık sezaryenle varlığını sürdürebilir mi?

Suda doğum ve ev doğumu alanında devrim niteliğinde uygulamalar yapan hümanist doktor Prof. Michel Odent'in bu kitabı sezaryen konusunda yeni bir dönemi başlatmıştır.

Zengin bilgilerinin yanı sıra çarpıcı değerlendirmelerinden ve eleştirilerinden sadece doktorlar veya anne adayları değil doğumla ilgili olan, ailesine yeni bir üyenin katılmasını bekleyen herkes yararlanacaktır...

Sezaryenin ancak belli gereklilikler halinde "bir kurtarma operasyonu" olduğu, bebek ve annenin sağlığı için muhteşem bir kurtarma operasyonu olduğu bilinciyle ona bir tıbbi operasyon olarak hakkını vermek gerektiği ile beraber asla keyfi tercih edilmeyecek kadar da risklerinin de bulunduğunu vurgulayarak toplumumuzda daha bilinçli doğumların olmasını içtenlikle diliyorum.


Sevgilerimle

JALE DURAL

 

Jale Özen DDB

Doğumda Zamana Saygıya Dair


Doğumun zamanını beklemek ve doğumda da zamana saygı duymak... Süreci yaşamak ve hissetmek

İşte gene harika bir doğum.

Dr.Ahmet Akkoca' dan dinliyoruz:

42+1 haftada aramıza gelen Sofi bebek doğumda zaman...

Devamını oku...

Çevrimiçi Kullanıcılar

Şu anda 22 ziyaretçi çevrimiçi

DDB

  AMACI NEDİR?


Doğal Doğum Bilincinin amacı, toplumu, özellikle de anne ve babaları doğumun doğal olmasının önemi ve tekniği hakkında  bilinçlendirmek, kalıplaşmış ve korkunun beslendiği kalıpları kırmaktır. Toplumları gerçek değerlerini kaybetmemiş bir toplum olarak güçlü kılmanın en önemli yolu, anne bebek arasındaki bağları ve  dolayısıyla da aile bağlarını kuvvetlendirmektir. Bu bağların en güçlü ve en derin olanı hamilelikte ve doğum sırasında anneyle bebek arasında kurulabilir. Sonrasında kazanılabilecek güçlü diğer bağlar da  ailesel ve toplumsal değerler ile ve sevgiyle saygıyla kazanılır.


BEBEĞİM

Sütlaç Annesini TV de İzledi

Sütlaç Annesini TV de İzledi


Anne Olunca Anladım programı Kanal1  in konuğuyduk Dr. Hakan Çoker ile. Sevgili Hülya Yıldırım, bilinçli bir anne olarak kendini bu konulara adamış. Devamını oku...

More:

DOĞAL YAŞAM

Bebekli Piknik, Dere Çiftliği' nde Melekler

Bebekli Piknik, Dere Çiftliği' nde Melekler


Az kişiydik, öz kişiydik, Dere Çiftliğindeydik, bebeklerleydik, biraz üşüdük, fazlaca da terledik, gezdik, dereye düştük, bol bol yedik, içtik, uyuduk, uzandık, sohbet ettik, çilek topladık yedik, bal...

Devamını oku...
More:

JALE ÖZEN KİMDİR?

Kişisel Bilgiler:
Doğum: 1968-Kayseri
Uyruk: T.C.
Eğitim: 1993-1990 Marmara Üni. Güzel Sanatlar Fak. Tekstil Anasanat dalı-Giyim Bölümü
1989-1985 Ege Üni.Tekstil Müh. Fak. Tekstil Teknolojisi
1985-1982 İzmir Karataş Lisesi –Matematik Bölümü

CEP:0 537 327 00 06

Jaleozen68@gmail.com

Devamı...