Başta emekli yüksek ebe, annem Gülümser Kızılsal olmak üzere tüm ebelere saygılarımla,
Ebelik , doğal doğum yolunda yapılan koruyucu bir meslektir. Ebelik mesleğinin temelinde sorgulamadan sunulan bir annelik şefkati vardır. Belki de bu yüzden ebelik mesleği kadınlara özgü kutsal bir meslek olmuştur.
Eskinin köy ebeleri ebe anne olarak bilinirdi. Hiç biri belki bildiğimiz eğitimleri almamışlardı. Ancak doğal doğumları izleyerek büyümüşler, katıldıkları doğumlar sayesinde de doğum yaptırmayı öğrenmişlerdi. En büyük yardımcıları makineler değil, içgüdüleriydi. Doğum yapan anneye saygı ve güvenleri vardı. Anneyi tüm duyularını aktif olarak kullanarak saygı ile izlerlerdi. Bakışını, hareketlerini, çıkardığı sesleri hatta terleme biçimini bile yorumlamayı öğrenmişlerdi. Sadece gözlemleyerek, doğumun hangi aşamada olduğunu bilirlerdi.
Her şeyi bilirlerdi ama kaçındıkları tek bir şey vardı; yargılamak. Anneyi hep onaylarlar ve orada onun yanında olduklarını her fırsatta gösterirlerdi. Doğum bitsin diye saatlerine bakmazlar, doğumları hızlandırmazlardı. Sabır onlar için kutsal bir kelimeydi.
Uzaktan makinelerle incelemek yerine, dokunurlar, okşarlar, severlerdi. Sevgi en büyük yardımcılarıydı. Mümkün olduğu kadar annenin kendini güvende ve rahat hissetmesini sağlarlardı.
Daha sonra bu ebe-anne adayları bilimsel eğitimler aldılar. Diplomalı ebeler oldular. Ama doğuma saygıyı, annelik büyüsünü, doğal doğumun coşkusunu unutmadılar. Diplomalı ebe-anneler doğum sanatını yaşatmaya devam ettiler.
İlaçlı anestezi yönetimlerini bilmezlerdi. Epidural anesteziyi bilmezlerdi. Ama bugün modern tıbbın tamamen unuttuğu ilaç dışı tüm rahatlatıcı teknikleri kullanırlardı. Dokunma, sıcak soğuk kompresler, olumlalar, imgelemeler, hareket özgürlüğü, doğal ıkınma pozisyonları...
Doğum kurslarında öğrettiğimiz her şeyi içgüdüsel olarak nesilden nesile iletirlerdi.
Emekli ebe-annelerden biri olan annemden dinlediğim tüm doğum hikayelerinde doğuma ve kadına saygı vardı. Sabır vardı. Doğumda kesi rutin uygulanmazdı. Sabırla doğumun doğal akışına izin verilirdi. Ebelik mesleğine müthiş bir saygı vardı.
Peki şimdi ne oldu? Modern doğum bilimi keşfedildi. Doğum bölümlere ayrıldı. Doğum belli bir zamanda olmalıydı. Makineler geldi. Ebelere makinelere güvenmeleri öğretildi, ebelerin doğumdaki sorumlulukları yavaş yavaş azaltıldı.Doğal doğumun coşkusunu gözlemleme şansı bile olmayan, doğumu müdahale edilmesi ve yönetilmesi gerektiğini zanneden bir ebeler grubu yetiştirilmeye başlandı.
Ebeler, dokunmayı unuttu. Artık gebelere değil hastalara hizmet veriyorlardı. Doğum müdahale edilmesi gereken bir hastalık haline geldi. Her gebe, daha doğrusu hasta bitirilmesi gereken bir görevdi. Doğal doğumun coşkusunu unutmuş ebeler, annelere güvenmeyen ebeler, sorumluluk verilmeyen ebeler geldi. (Büyük şehirlerimizde ebe muayenesinin yasak olduğu birçok özel hastanemiz var.)
Bu aşamada suçlu aramak yerine sorunları keşfetmek ve ebelik mesleğini yeniden hak ettiği yerlere getirmek için biran önce önlem almak gerekir. Bu konudaki en büyük sorumluluk yine ebelerimize düşecektir.
Ama unutmayalım ki vakit hala geç değil. Ne mutlu ki hala, o güzel tecrübeleriyle yaşayan binlerce ebe-anne aramızda dolaşıyor. Doğal doğumun coşkusunu yeniden hatırlamak, yaşatmak ve kadınlarımıza yeniden hediye etmek için onlara tekrar başvurmak gerekiyor. Doğum sanatının, doğal doğumları unutmuş modern tıbbın doktorlarına değil, iç güdülerine güvenen, kadına-gebeye ve bebeğe saygılı ebe-annelere sormak gerekiyor. Onları toplantılara çağırmak, onlara sormak ve onlardan öğrenmek gerekiyor. ( Ben doğal doğum adına öğrendiğim tüm bilgileri ebelerin yazdığı kitaplara borçluyum)
Inna May Gaskin'in yazdığı gibi :
Doğumda kadın bir TANRIÇA gibi gözükmüyorsa, birileri ona yeterince destek ve güven vermiyor demektir.
Burada destek ve güveni verecek kişiler, o annelik şefkati ile bezenmiş kutsal ebelerimizden başkaları değildir.
Dünya Ebeler Günü'nüz kutlu olsun.
Dr.Hakan Çoker
05.05.2009